(‘Postmodern Ben’e sunuş yazısı)
Mehmet Yılmaz’ın boyasal, görsel duyular dünyası ile tüm beyni ve biriktirdiği bilgileri eşit derecede eserlerine yansıyor. Sanatla olan ilişkisi, sonsuza kadar programlanmış bir insan gözümde… Yaptığı işi büyük bir disiplinle ele alışı, sevgili eşi Nahide ile ürettikleri kitapların birbirini tamamlaması, her biri gerçekten çok ender görülen ve kültür dünyamız adına çok önemli veriler. Gerek öğretim üyesi gerek sanatçı olarak, varlığı Türk sanatı için çok kıymetli. Öğrencileri ve meslektaşları ile olan diyaloglarının ne kadar içten ve karşılıklı olarak yapıcı ilerlediğini çok iyi biliyorum…
Önemli sanatçılar her zaman iyi birer yazar veya akademisyen değildirler. Hatta çoğu zaman yalnız kendi kariyerlerine konsantre olmayı tercih ederler. Başka sanatçılarla fikir paylaşmak isteyen, gençleri duyan, dinleyen veya onlara yol göstermek isteyen ender sayıda sanatçı, arkalarında metinler, kitaplar, söylemler, diyaloglar, tanıklıklar bırakırlar. Mehmet Yılmaz en başından beri bu yolu seçmiş ve herkesten önce bu paylaşımlarını kendisinin ciddiye alacağını bilerek, adeta “kendi kendini biriktirmiş!”
Mehmet, ilk kitabım Boyanın Beyni 1990’da çıktığında hemen alıp okumuş. 1980’lerin ortasından beri de beni ve sergilerimi biliyormuş. Nasıl benim meselem, salt güzel renkleri yan yana getirmek olmadıysa, sanatçı dostumun da sanata yaklaşımında aynı kararlı dürtüyü en başından beri görüyorum. Tanışmamızdan sonra, bu anlamda Ankara sanat ortamındaki ruh ikizimi bulduğumu hissettim.
Ama ne zaman tanıştığımızı sorarsanız orası biraz karışık. Mehmet tanışıklığımızın Volkan Aslan ve rahmetli Murat Çelik ile 2004 yılında Mersin’de açtığım grup sergisi süresinde olduğunu ısrarla söylüyor. Bana sorarsanız ise sanki biz 90’ların ortasında tanıştık en azından. Diyelim ki Mehmet’in dediği doğru fakat hissiyatı benim açıkladığım gibi. Hani dersiniz ya “hava sıcaklığı 31 derece, ama hissedilen sıcaklık 36”! Onun gibi bir şey işte… Sonuçta öyle ya da böyle, ayrı şehirlerde otursak bile, sanatsal gerekçelerle bizim çok iyi arkadaş olmamız lazımdı ve olduk.
Sevgili Mehmet, oğlu Düşan’ın adını benim kitabımdaki bir arabaşlıktan bulmuş: “Duchamp’ın Düş Anları” Çok kıymetli bir gurur benim için.
Mehmet Yılmaz’la aramızda benzerlikler veya paralel tavırlar olduğunu görüyorum. O benim gibi aktif siyaset yapmıyor ama sanatçının sosyal yaşamında siyasi olayların rolünü gayet iyi biliyor.
Ayrıca ikimiz de sanat tarihi ile sürekli bir hesaplaşma içindeyiz. Yorumlama, hesaplaşma, tanışma veya meydan okuma… Ne ararsanız veya sıra hangisindeyse… Dünya sanatını takip etme ve kendini onun içine yerleştirme rahatlığı ve özgüveni de var değerli meslektaşımda. Multimedya ile kendini tekrarlamayan ve korkmadan riskler alan sanat eserleri üretiyor. Ayrıca bu işler bir soyağacında beraberler ve aynı hatlarda deri değiştirerek geliyorlar. Onun sanata yönelik makro bir bakışı var, sanata, sanat tarihine, tüm disiplinlere, tüm malzemelere ve bu malzemelerin yarattığı alt katmanlara ve boyutlara…
Mehmet Yılmaz’ın eserlerini Piramid Sanat’ta sergilemek hem benim hem de tüm ekip için hep büyük bir keyif ve gurur vesilesi oldu. Zaten bu nedenlerle açmadım mı Piramid Sanat’ı? İstediğin sanatçıyı sergile, istediğin sanatçı hakkında kitap çıkar, istediğin konu veya sanatçı hakkında panel veya konferans düzenle… Kimseye muhtaç olmadan!
Yılmaz’ın 2023’te Piramid Sanat’ta açtığı serginin adı Post-Portre idi. Leonardo da Vinci bu döneme dönerek bu malzemelerle neler yapardı nasıl düşünürdü? Bu konuyu harika şekilde işlemiş. Kendisinin fotoğraf, resim ve sanatın tüm zerreleri ile eşzamanlı olarak iştigal etmesinin Leonardo’dan daha iyi bir karşılığı olabilir mi? Postmodern Ben kitabı, genç sanatçılar için yol gösterici bir nitelik taşıyor. Özellikle profesyonel yaşamının ilk yıllarında olanlar için ideal bir şablon. Ama bu otobandan yürüyüp gitmek de bir o kadar zor. Çünkü çok emek istiyor ve hiçbir şey tesadüf değil!
Piramid Yayıncılık olarak bu kitabı sizlerle buluşturmak inanın bizim için her şeyden önce bir mutluluk. Sanatçı nasıl not tutar, nasıl arşiv tutar, kendini nasıl geliştirir, kendi ülkesinin sanatına nasıl, dünya sanatına nasıl bakar, tarihe nasıl bakar, diğer disiplinlere nasıl bakar, meslektaşlarıyla nasıl iletişime girer, başına gelenleri nasıl kaleme alır? İşte tüm bu soruların yanıtını Postmodern Ben kitabında Mehmet Yılmaz’ın kaleminden bulabilirsiniz… Piramid Sanat kurum olarak, ben Bedri Baykam kişisel olarak, Mehmet Yılmaz’la projeler üretmenin ve bunları yaşama geçirmenin keyfini çıkarıyoruz. Siz sanatseverler de doğruyu söyleyin, biraz sanki hazıra konmuş oluyorsunuz, armut piş ağzıma düş! Buna bir itirazımız yok, yeter ki değerini bilin ve keyfini çıkarın 🙂
